Monday, November 30, 2009

ChristmasTree at RockefellerCenter

Kasımdan sonra alır buraları bir alışveriş çılgınlığı ama en güzeli Christmas çılgınlığıdır... Geçen yıl bu zamanlar en güzel büyüsüyle alıvermişti şehir beni de herkes gibi içine... Rengarenk sokaklar, alışveriş merkezleri, kısacası heryerde parıldayan kırmızı, yeşil ışıklar tıpkı tüm Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ama ChristmasTree en önemli şeydir NewYorkCity'de Aralık ayında.... Ağaç süslemek, ağacın üzerindeki süslerin kaç nesil öncesinden kaldığını anlatmak ve onları itinayla korundukları kutulardan belirli bir düzen ve renk içerisinde yerleştirmek şampanyalar eşliğinde yapılan bir seremonidir ki bunlar tüm Hristiyanlık için geçerli bir gelenek olmasına rağmen ağaçlar bile sanki daha bir güzel durur bu şehirde....
Ve NewYork'un en önemli ağacı RockefellerCenter binasının önünde bulunan şehrin en büyük ve de en görkemli ağacıdır.... Büyük bir tören ve dünyaca ünlü isimlerin toplandığı, konser verdiği, her yıl Aralık ayının ilk haftasında açılışı yapılan ağaç yaklaşık 2 ay boyunca buzpateni sahasının üzerinden konuklarını selamlar... Bu açılış tüm NewYork'lular için çoook önemli, çook geleneksel, çook duygusal ve hatta çok romantiktir.... (Tören yarın akşam saati ile 7'de başlayacak duyurulur!)

Ben geçen yıl soğuktan fazla bekleyemedim ve televizyondan izledim ama gidecek olanlar için -belki bir zaman bir yerlerden- mutlaka battaniye ve bol miktarda yiyecekle oraya saatler öncesinden varmalarını öneririm ki bu kadar uzun beklemeler sonucu sakince kaderine boyun eğmek pek bizim için uygun şeyler değil ama yine de en azından ortamı görmüş olmak için değebilir bir kaç saatliğine bile olsa....

Adres:
50th St. Btw.5th and 6t Ave.
Tüm turuncu ve sarı metro hatları kullanılabilir ama en kolayı sarı hatlardır "47-50th. st Rockefeller Center " durağı en kolayıdır, sokağın her iki ucundan da girilebilir eğer kafa karışırsa kime sorulsa gösterilir:)

P.S:
Ağacı görmeye gitmeden önce binanın tepesine çıkmak lazım ki NYC'yi boydan boya görebilesiniz. Bu zamanlar şehrin en kalabalık zamanlarıdır ama orada sıra beklemeye değer bence.... EmpireState Binasına çıkmaktansa akşam üstü gidip hem gün ışığına, hemde gece ışıklarına tüm şehri denk getirip, CentralParkı ve EmpireState'i aynı anda görmenin daha akıllıca bir seçim olduğunu düşünüyorum....

Thursday, November 26, 2009

Thanksgiving for six-pack

Thanksgiving(şükrangünü), NewYork'un ünlü balon geçidi (Macy's thanksgiving parade), akşam yemeğinde yenilen meşhur hindiler, bütün ailelelerin toparlanıp yedikleri yemekler ve de tüm olan biten hakkında yazmak isterken, Amerika'nın ünlü magazin dergisi People'ın internet sitesinde hazırladığı "Thanksgiving için şükretme sebebi" başlıklı fotoğrafların tam da benim istediğim tarzda bir Thanksgiving kutlaması olduğuna karar verdim ve hemen paylaşıp sizlerinde bayramlarını şenlendirmek istedim:)

Nasılsa hindiler, aileleler, onların bakın ne güçlü bağlarımız var, hepimiz kardeşiz falan gibi şeyleri bize pek bi anlamsız geldiği için ama ben yine de burada olduğum için tüm Amerika ile aynı anda biz de şükredelim istedim ama bakın People dergisiyle birlikte biz neye şükrediyoruz;
16 Sexy Chests to Be Thankful For (şükretmek için en seksi 16 göğüs, karın, omuz, takım taklavat sebebi kısacası) Taylor Lutner

Zac Efron / Mehcad Brooks

Matthew Mcconaughey / Mark Sanchez

Mario Lopez / Dwayne Johnson

Jesus Luz / Hugh Jackman

David Beckham / Ashton Kutcher

P.S: NewYork'un meşhur balon geçidi fotoğraflarını ve bizim evde yenilen aile yemeğini daha sonra yazacağım ki ,bence Kurban Bayramından pek bir farkı yok bugünün... Donatılan sofralar ile birlikte aile bireylerinin birlikte olmasının esas alındığı, tüm gün yenilip içilip, herkesin birbirine hediyeler verdiği bugünün anlamı son yıllarda yerini ertesi gün ile başlayıp yeni yıla kadar devam eden indirim ve alışveriş çılgınlığına bırakmış gibi görünüyor....

Herkese İyi Bayramlar... :)

NUBLU, İlhan Erşahin, me and NYC

NUBLU için ben fazla ve genel şeyler söylemek istemiyorum çünkü anlam veremediğim Brazilian geceleri ve müzikleri hatta insanların aaa! Brezilya Barı mı diye sorarak hatırlamaya çalıştıkları benim ise daha önce de izlediğim RedBaraat için(daha önceki yazı için tık tık) izlemeye gittiğim, böylece bir taşla iki kuş vurduğum bir mekan olarak kayıtlara geçmiştir... Bir kez daha belki giderim belki gitmem ama duvardaki OrhanGencebay 45'liği için ya da sahne aralarında sahnede her kim varsa onlarla beraber kapı önünde muhabbet etmek ve görüntü bulanıkken, beynini açan süper muhabbetleri yakalamak için bir kez daha gidilebilir soğuk bir NewYork gecesinde.... Ve tabii ki İlhan Beyler de bizi şereflendirip önce barın arkasından daha sonra ise kapı önü muhabbetlerimizde geceye bizimle birlikte dahil olmuştur....

ekşisözlükten "24th fret"in mekanı anlatımıyla ve hislerime tercüman oluşuyla da ben bu seferlik bu işten sıyırmış oluyorum....
(yazı 2004 yılında yazılmış olduğundan bazı spesifik şeyler şu anda farklıdır ona göre)
adres: 62 ave c, between 4th and 5th streets.
** haftanin 7 gunu acik. mekan olarak muhtesem olmasa da canli müzik konusunda rakibi koca new york'ta azdır.
** canli müzik oldugu zamanlarda 5 dolar giris ücreti var. Kesinlikle değer.
** mekanin sahibi İlhan Ersahin. super bir herif, barin arkasinda on dolara satilan cd lerini seve seve imzalar sizin icin, ama mümkünse yanınızda permanent marker götürün, tükenmezle attigi imzalar pek bir seye benzemeyebiliyor.
** mekan biraz ufak, hele canlı müzigin yapıldıgı mekan 3 metrekare civarinda. alti kisilik bir brazilian jazz grubunun o alana sigdigina sahit oldum ben. sanirim nublu'yu nyc'deki diger barlardan farkli yapan da bu. sicak, samimi bir ortam. new york'a 2 haftaligina tatile gelmis birinin kolay kolay anlayamayacagi, burada yasayan turklerin ise içten içe özlemini duydugu bir sicaklik (daha once st. marx cafe vardi bu islevi goren ama kapandi maalesef).
** arkada son derece illegal olan bir smoking room var ki, bunun nasil bir nimet oldugunu barlarda sigaranin ve sigara icme odalarinin yasak oldugu new york'ta yasayanlar bilir.
** hala tatmin olmadiysaniz, ya da haftalik canli muzik takvimine goz atmak isterseniz: NUBLUblog ve NUBLU

- son olarak blog sahibesi de der ki; sahnenin hemen arkasında duvarda duran Orhan Gencebay'ın, Erşahin için özel olarak imzaladığı 45'liğini gördüğünde "şöööyle" bir selam durmayan bir Türk evladı yoktur ve eğer yanınızda gavurlar mavurlar varsa buna pek anlam veremezler ki bilemez kimse nasıl anlatsın şimdi kimdir ulan OrhanBaba... ve gecenin ilerleyen saatlerinde, alkolün de etkisiyle bir takım Orhan Baba şarkıları mırıldanarak çıkmayan görülmemiştir mekandan ki içeride Brezilya, Jazz falan çaladursun...>

Tuesday, November 24, 2009

ChinaTown in NYC

Aslında bir ChinaTown yazısı daha yazmam gerektiğini baştan söylemem gerek sanırım çünkü benim ChinaTown'un tam olarak aşağıda görecek olduklarınızdan ibaret değil.... Şöyle ki, benim ChinaTown'um da benim bile taklidimi yapıp satabilecek süper satıcılar, restaurant veya market camlarından sarkan, zıplayan, hoplayan kısacası yenmek için bekleyen garip canlılar, NewYork'un en iyi asya yemeklerini yapan küçük ve salaş mekanlar ve daha bir çokları var....
En önemlisi de McDonalds'ın bile "MadeinChina" olduğu, logosunu görmesem oranın neresi olduğunu asla anlayamacağım kısacası herşeyin ama herşeyin Çince yazıldığı bir yer benim ChinaTown'um.... Ve farkettim ki arşivimde tam da bunların pek fotoğrafı yokmuş... Bundan sebeptir ki ben ikinci posta hazırlıklarımı yapadurayım bu da ChinaTown'a şimdilik bir giriş oladursun...

Parklarda toplanan gençler!! (aslında meydanda tek bir park var ve kendi CentralPark'ları denilebilir) milli oyunları olan "go" oynamaya yada oynayanları izlemeye hatta turnuvalar düzenlemeye bayılıyorlar... Bu oyunun asyalılar özellikle de Çinliler için bizim tavla kadar önemli milli bir mesele haline geldiği bizzat tarafımdan görülmüştür... Fotoğraf çekmeme kızmalarının sebebinin konsantrelerini bozmam olduğunu öğrendiğimde artık herşey için çok geç olmuştu....

En garibi de kafalarıyla birlikte bizdeki kasap usulü sallanan ördek ve diğer kanatlı canlıları görmekti... Sanki öylece ateşe atılıvermişler de sesleri bile çıkmamış gibi görüntüleri ve ben onları her gördüğümde sinirlerim bozuluyor...Aşağıdaki fotoğraftaki şirin yaratıklar ise karideslerimdir ki gözlerinin bu kadar büyük olduğunu canlısını alana kadar keşfedememiştim...Bu da ayrıca beni benden aldı diyebilirim.... Ama hiçbir şey tüm bu yemeklere olan sevgimi azaltacak diye bir şey yok....
Ve gün sonu ganimetlerim olan karideslerim ki hiçbir şeye gerek yoktu onları süslemek için... Sadece haşladığım süper sağlıklı sebzelerle birlikte onları da aynı suya atıverdim sonra kabuklarını soya soya, limonla ballandıra ballandıra yedim... Asyalıların bütün yemek kültürlerine neredeyse hayran olacağım hatta sağlığım ve de küçülmeyi yıllardır bekleyen k...ım için en uygun yiyecekler olduğunu kabul edeceğim valla aklıma gelmezdi billa gelmezdi.....
P.S: Asyalıların bizim aklımızın, hayalimizin asla alamayacağı şeyler yedikleri doğrudur ve bunun sebebi kültürleridir, doğalarıdır, havaları, suları, topraklarıdır... Ancak her seferinde her biri itinayla belirtir ki tüm dünyaya yenildiği gösterilen garip hayvanlar yada yiyecekler her ülkede özellikle de Çin'in her bölgesinde herkes tarafından yenilmemektedir... Bunlar özellikle televizyonlar için show ve tanıtım amaçlı kullanılan yeni adetler veya çok eskilerde kalan yemek kültür ve gelenekleridir...

Sunday, November 22, 2009

How Amazing is This Woman?

Bekliyorum ki benim bir önceki postta sorduğum sorulara cevap vermeyen modabloggerlarından öle bir post yapsınlar ki (belki yapılmıştır ama yenisini ister bu gönül) bu kadına bir daha bir daha hayran kalalım.... Son bir ayda görüp göremediğimiz fotoğrafların bir karması olsa bile yetecek bana .... Ayrıca yukarıdaki iki fotoğraftaki her bir parçaya önce tek tek sahip olmak sonra da bir bütün olarak sarılıvermek ise şu sıralar en büyük dilek listem olarak tarihe geçmek üzere bilmiyorum ne yapsam....

Hemen bilmeyenler için ise bilgilendirme notu olsun"Erin Wasson" adlı bu cool kadın bir modeldir ama aslında daha fazlasıdır gerisini de araştırmak size düşmektedir....kendiniz öğrenin ki benim çıldırmış hayranlık nidalarımdan uzaklaşın....

Tuesday, November 17, 2009

Biri Bana da Anlatsın...

Bu post HepimizAynıMahalleninÇocuklarıyız'ın BiriBanaAnlatsın başlıklı yazısından esinlenilerek yazılmaya başlanmıştır... Aslında esinlenmekten çok tam da gizliden gizliye düşündüğüm şeyleri yazmışta, ben okuyunca hah işte yaaa bin yaşa sen emi diyivermişim farkına bile varmamışım... Özetle yazının konusu şudur ki hergün boy boy fotoğraflarına baktığımız, pek sevdiğimiz, modabloggerları giydikleri kıyafetleri gerçekten yollarda, sokaklarda rahatça giyip gezebilmektemidirler... (hayır ben burada hep gaza gelip onlar giyiyorsa bende döndüğümde giyebilirim diye alışveriş yapıyorum da...) Soru2; kıçlarını başlarını kapama ihtiyacı duymadan, ayaklarında ki topukluları babetlerle değiştirmeden metroya, otobüse binip, sokaklarda cirit atabilmektemidirler... .Tüm bunların cevabı eğer "evet" ise -tabii ki TürkModaBlogger'ları için bu mevkiler, mekanlar, yollar ve sokaklar nerelerde ikamet etmektedir bilelim ki biz de kesin dönüş yaptığımızda buralardan aldıklarımızı dolaplara kilitlemek zorunda kalmayalım... Ayrıca giyinilen en ufak değişik kıyafet yada yapılan en ufak fazla makyaj yada takılan edilen değişik birşeyler karşısında insanların düğüne mi geldin yada ne şimdi bu üstünde ki gibi anlamsız benzetme ve bakışlarına karşı nasıl göğüs gerilmektedir... Bir taktiği varmıdır? Varsa da nedir ve hatta nasıl geliştirilmiştir? Şimdi karın ağrımızın sebebi buraya kadar doğrumudur diye sevgili Oz-T'ye sorduktan sonra bende aynı sorularla birlikte yenilerini sormaya devam etmek isterdim ama şimdilik bu soruların cevabını alsam yetecek... Cevaplardan tatmin olursak belki ikinci bir post yaparız belli olmaz ....

P.S: Fotoğraflar SeaofShoes, The Sartorialist ve LeBlogdeBetty'den alınmıştır....

Hatırlıyormusunuz??

Related Posts with Thumbnails