Anneannem Tarsus'lu, dedem Bursa'lı, Babaannem Sivas'lı, büyükbabam Erzincan'lı, Babam Ankara'lı, Annem Tarsus'ta, Eskişehir'de, Bursa'da, Trabzon'da ve Çorum'da yaşamış... 2 nesil memur olmuş, 2 nesil de şehirler arası yolculuklarda bırakmış hayatlarının büyük bölümünü. Ben de onlara şöyle yetişiyorum Trabzon'da doğdum, Çorum'da büyüdüm ama Bursa'lıyım derim Bursa'yı bilirim...
Anneannem Akdeniz ve Güneydoğu mutfağını çok iyi bilirdi, Ege mutfağının da hakkını verirdi ama en büyük ustalığı Osmanlı mutfağıydı hala onun yaptığı "İmambayıldı"yı kimsenin elinden yemedim. Nam-ı diğer "Annemineli" bile hala deniyor ama olmuyor :) Annem zeytinyağlıları ile meşhurdur ama en çok da yöresel yemekler yapar. Onun yemeklerini yiyenler 40 gün 40 gece anlatır elinin lezzeti, blogundan yazarlığa, yemek yarışmalarından TV programlarına uzandı. Dilerim bir gün herkes annemin elinden bir tabak yemek yer, yemeğin doymak için değil zevk için, lezzet için, damak tadın için olduğunu anlar.
Babam dünyanın en güzel menemenini, sucuklu yumurtasını yapar, dedem turşu yapardı, komposto yapardı, reçel yapardı, kendi zeytininden başkasının zeytinini ağzına sürmezdi ve bu serüven böyle uzar giderdi... Diyeceğim odur ki biz yemek yerken birbirini seven, Türkiye'nin dört bir yanından valizine lezzet koymuş, biraz hamsi biraz içliköfte biraz da ayşekadın fasulye.... Annemin ve benim son dönem favorimiz ise Anthony Bourdain. Bütün kitaplarını, belgesellerini, programlarını ezberlemek üzereyiz, ben de adamın hikayesine, hayatı nasıl yaşadığına, yemeklerine ve programlarına hayran oldum derken çok geç kaldık...
Evvelden beri derdim şu adam İstanbul'a gelsin, Türkiye'nin bütün lezzetlerini görsün. İstanbul'a geldi ama yaptığı vasat geziden bile o kadar güzel anlamlar çıkardı ve bu metropolü o kadar güzel anlattı ki rakı içerken "şerefe"nin ne demek olduğunu anlatamayan kızı bile görmezden geldik sayesinde:) Ben bu adam İstanbul'a gelsin derken birşey daha dilerdim ki kendisini tanımazdım ama seveceğimi bilirdim. Hazal Yılmaz gezdirsin bu adamı derdim. Hazal ona heryeri karış karış öğretsin, anlatsın, dans etsin, rakı içsin, sabaha kadar gezip, geceyi işkembeyle, kokoreçle bitirsin, Gaziantep'e gitsin, oradan Adana'ya belki Rize'ye sonra da Alaçatı'ya derdim. Şimdi Hazal benim arkadaşım ve sanki bütün dileklerimi duymuş, sanki yolladığım bütün enerjiyi almış gibi "Anthony geri gel" diyor :)
Anthony gelsin bizden olsun, bizi görsün ne olacaksa, birşey olmayacak. Ama şu olacak, farklı olan insanların, farklı çalışan kafalarına gerçekten sevdiğimiz şeyleri sokunca biz de farklı olduğumuz için farklı algılandığımız topraklarda biraz olsun mutlu olacağız hepsi bu :)
Belki destek vermek ister belki siz de bu güzel yemek macerasında yanımızda olmak istersiniz...
Facebook : Anthony Bourdain come back to İstanbul
Twitter : #anthonyistanbulagel
1 comment:
Ahh madem bir Bursa'li hemserim soz konusu ! Ayrica da benim gibi Istanbul'da yasayanindan.. O zaman bu istege uyar hastage yuruturuz el birligi ile.. :)) Bir de el lezzeti iyidir.. sana da gecmis olsun dilerim ;)
Post a Comment