"Bana bak general! Yüzüme iyi bak! Çünkü general, benim çocuğum da bana benzeyecek. Aklında tut yüzümü" diye girdi yine söze Ece Temelkuran ve bana Daaaannnn diye bir şey çarptı.....Veee siz bu şarkıyı dinlerken ben anlatacağım neler olduğunu....
Burda olup bitenler süper heyecanlı, rüyalara girecek, herkes için hele de benim gibi mesleğin içinde hatta daha da içinde ve hatta daha da yükseklerinde olmak için k....nı yırtan bir yeniyetme gazeteci için aranıpta bulunmayacak, bulundumu da tadına doyulamayacak şeyler gibi görünse de işin bir de öte ki yüzü var ki nereleden başlayayım bilemedim...
Bugün geç başlayan gazete okumalarımdan sonra başımdan aşağıya taşlar düşmüş gibi hissettim... Neden mi?
Dün 11Eylül'ün yıldönümüydü ve yağmurdan dolayı ikiz kulelerin orada ki anma törenine gidemediğim için çok üzüldüm. Ama sebep bu değil çünkü Moda Haftasıydı, NY sokaklarının dört bir yanında ki film ve dizi setleriydi derken baktım kaptırmış gidiyoruz... Ama bugün yani dün oldu artık 12 Eylül'ün 29. yıldönümüydü ki "yıldönümü" genelde iyi şeylerin dönümü için kullanılır gibime geliyor ki Türkiye'nin bu gerçeği için başka bir tabir bulmak gerek...
Hatırlanmak istenmeyen, hatırlandıkça can acıtan, konuşulan ama konuşuldukça sadece anne, baba hikayelerinden ileri gidilemeyen çünkü o anne babaların yıllarca konuşmaya korktuğu evlerde büyüyen 80' kuşağı neredeyse bilmeden geçti bu 30 yılı ve bu 30 yıl mıh gibi kaldı memleketin kursağında.Dün insanlar gidenlerine ağladılar saatlerce yağmur altında, tek tek isimlerini okudular sevdiklerinin, arkalarından nehre güller bırakarak... Benim ülkem ne depremler, ne saldırılar, ne darbeler atlattı da sayamadı gidenlerinin adlarını tek tek, bırakamadı bile bazıları gidenlerinin arkalarından çiçekleri ki tarihe koca harflerle yazıldı adları "Faili Meçhul" diye....Resmi kayıtlarla, resmi olmayan kayıtlar arasında gitti geldi analar, babalar, çocuklar bu ülkenin doğal afetleri sonrasında da, doğal yaratılmış devlet afetleri sonrasında da. Ve bu yüzdendir ki hiç ağlayamadı ve dönümünü kutlayamadı varlıkla, yokluk, benzin kuyruğu ile jean kuyruğu arasında gidip gelen kayıp gençliklerin şimdi büyümüş halleri...
Bugün büyük bir vicdan azabıyla bu yazıları buradan paylaşmak boynumun borcu diye düşünüyorum tüm Ankara Üniversiteli, Siyasallı üstatlarımın saygısına....
Önce Ethem Dinçer'in 25 yıl boyunca mezarı bulunamayan Veysel Güney üzerine yazdığı yazıyı;
"Mezarsız Veysel Güney'den Darbecilere Sorular"
Arkasından da Ece Temelkuran'ın Dinçer'in yazısına devam ederek yazdığı yazıyı paylaşmak buralarda olan bitenden daha önemli gibi sanki... şu anda ülkenin bulunduğu durumlar, açılımlar, kapanmalar derken....
Bana iyi bak general, 13,09,2009, Milliyet Gazetesi
No comments:
Post a Comment